TÖVBE
Yani cünüp olanın yemesi, içmesi, uyuması, toplum içinde bulunması mubahtır. Ancak mü’minin hem maddî hem de manevî olarak her zaman temiz olması gerekir. Cünüp olanların yaptığı bazı şeyler vardır ki, bunlar kendileri için mubahtır. Özellikle bir namaz vakti geçirmeden yıkanmak ise farzdır. Bununla beraber cünüp olarak yemek içmek, uyumak haram değildir. Konuyu haram ve helal noktasından değerlendirmek böyledir. Diğer taraftan, bugünkü enflasyon rakamları; örneğin % 50 olsun. Biz de bu rakamın altında taşıt ve konut kredisi veya para yatırıp faiz anlaşması yapmış olalım. Diyelim ki kredilerimizi ödedik veya paralarımızı aldık. Bizi ilgilendiren önceki enflasyon rakamları değildir.
- Kötü niyetli kimselerin şehvetle el uzatmasına engel oluyor.
- Zîrâ o, gıybet eden insanın, ya kendi sevaplarını gıybetini yaptığı kişiye bağışladığını, ya da onun günahlarını kendi üzerine aldığını çok iyi bilenlerdendi.
- “Yasaklanmış olmasa da en uygun olanın terk edilmesi (terkü’l-evlâ)” anlamında.
- İslam alemine yönelik saldırılar, özellikle kadının şahsiyetini hedef almıştır.
Kasıkları azami kırk günde bir temizlemek sünnettir.19. Sağ gözümüze üç, sol gözümüze iki sürme çekmek ve sürme çekerken sağdan başlamak Peygamberimizin (asm) bir sünnetidir.20. Kestiğimiz tırnakları, tüyleri bir parçaya sararak toprağa gömmeli ya da yakmalıyız. Bu âyete ve İslâm hukukçularının bundan çıkardığı hükümlere göre, yol kesenin cezası şu şekilde belirlenmiştir. İçki içme cezası uygulanabilmesi için içen kimsenin akıllı, ergin müslüman ve konuşabilen bir kimse olması lâzımdır. Sarhoş olarak yakalanan ve içki içtiği şahidler vasıtasıyla tesbit edilen kimseye bu ceza uygulanır. Hırsızlığın nisabı (el kesme cezasını gerektirecek en az miktarı) Hanefi mezhebine göre on dirhemdir. Cezanın tatbik edildiği dönemdeki dirhemin değeri esas alınır (bk. el-Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâyî’, VI, 67; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr; IV, 220, 230; Nesaî, Sârık, 10; Zeylaî, Nasbu’r-Râye, III, 359, 360). Hadisteki “ferc” kelimesi hem erkeğin hem de kadının cinsel organıdır. Bu hadis Tirmizî’de “(Saçınızdaki) aklıkların rengini değiştirin, Yahudîlere benzemeyin!” şeklinde gelmiştir. Okunamayacak derecede yıpranmış Kur’ân-ı Kerîmlerle, âyet yazılı sayfaları hürmetli şekilde temiz şeylere sarıp ayak altına gelmeyen boş toprağa gömmelidir. Kur’ân sayfalarını ateşe atıp yakmayı fukaha pek münasip görmemektedir.
Sizden biriniz aksırıp ‘elhamdülillah’ deyince bunu işitenin ‘yerhamükellah’ demesi, üzerine bir vecibedir. Esnemeye gelince, sizden biriniz esnediği zaman, gücünün yettiği kadarıyla onu yapmamaya ve ağzını açarak ‘hâh hâh’ dememeye çalışsın. Çünkü bu şeytandandır ve şeytan bu halinden dolayı o kimseye güler.” (Tirmizî, Edeb 7) buyurmuştur. Kendisine selâm verilen kimse “ve aleykümüsselâm” diyerek karşılık verir. Verirken olduğu gibi alırken de daha artırılabilir. Bu takdirde “ve aleykümüsselam ve rahmetullah ve berakâtüh” denilir. Fakat sadece “aleykümselâm” demekle de selâma karşılık verilmiş olur. Kendisine selâm verilen tek kişi ise, selâmı alması farz-ı ayndır\. Her hafta sunulan jackpot fırsatlarını kaçırma. PinUpbet güncel adres!5@PinUpbethttps://PinUpcasino-tr.com/;PinUpbet\.
Fakat civardaki kabilelerden oluşan bir grup üç kişi hariç bütün heyet mensuplarını öldürdü. Bu hadiseyi vahiy yoluyla öğrenen Resûlullah, hiçbir felâket karşısında duymadığı derecede elem duymuş ve bir süre sabah namazında faciaya yol açanlara beddua etmiştir (Taberî, Câmiʿu’l-beyân, IV, 118). Peygamber, Benî Âmir’in cezalandırılması için Şücâ‘ b. Vehb kumandasında yirmi dört kişilik bir kuvveti Rebîülevvel 8’de (Temmuz 629) onların üzerine gönderdi. Âni bir gece baskınıyla birçok kadınla beraber kabilenin hayvanları da ele geçirildi. Ancak kadınlar ve onları istemeye gelen kabile mensupları İslâmiyet’i kabul ettikleri için serbest bırakıldı. Tarihten günümüze dinlerin hemen hepsinde insanın nihaî kurtuluşu üzerinde durulmakta, bu hususta birtakım açıklamalar yapılmaktadır. Bunlara göre insanın yapması ve yapmaması gereken davranışlar vardır. Ancak insan, bazan dinlerin kendisine önerdiği kurtuluşu sağlayıcı davranışlar yerine yanlış davranışlarda bulunmakta, bu sebeple nihaî kurtuluşunu tehlikeye atmanın yanında Tanrı’nın gazabını celbetmektedir. Dinler insanın, bu tür olumsuz fiilleri ve kötü davranışları terkedip hatalarını telâfi edecek şeyler yapmasını telkin etmektedir. Dinlerin, mensuplarının kötü hareketlerinin sonuçlarını ortadan kaldırmak amacıyla önerdiği davranışlar İslâmî terminolojide tövbe diye adlandırılmaktadır. Buna rağmen günümüzde dinlerin hemen tamamında bir tövbe anlayışı ve bu amaçla yapılan uygulamalar bulunmaktadır.
Bunu gören müslümanlar ellerindeki esirleri serbest bırakınca Mustalikoğulları İslâmiyet’i benimsedi. Bedir’de ağır bir yenilgiye uğrayan Kureyşliler reisleri Ebû Süfyân’a savaş hazırlıklarına hemen başlaması için baskı yapıyordu. İntikam hislerinin yanı sıra müslümanların Suriye-Mısır ticaret yolunu kesmeleri ve kervanlarına baskın düzenlemeleri de onları endişeye sevkediyordu. Kureyşliler topladıkları 3000 kişilik bir ordu ile Bedir Gazvesi’nden bir yıl sonra Medine’ye doğru yürüdüler. Resûl-i Ekrem onlarla Medine dışında savaşmak istemiyordu.
Bu mükâfat, Allah’dan başka hiçbir dost ve yardımcının olmayacağı kıyamet gününde O’nun yardımını hak etmiş olmaktır. İnanan insan için bundan büyük bir saâdet düşünülemez. Çünkü o günde herkesin Allah’ın sonsuz merhametine ihtiyacı olacaktır. Dünyada hayırlı ameller işleyenler, karşılığını kıyamet gününde mutlaka göreceklerdir. Haksız yere bir insanı öldüren kimse, bir insanın en kutsal hakkı olan hayat hakkını tanımamış, kan dökmenin haramlığını, kişilerin can dokunulmazlığını gözetmemiş olur. Böylece haksız yere kan dökülmesine yol açmış, kötü bir çığır açmış ve yeni kanlar dökülmesine zemin hazırlamış, başkalarına bu yönde cesaret vermiş sayılır. Bundan dolayı, bir kimseyi haksız yere öldüren Allah’ın gazabına ve en büyük cezaya hak kazanır; kendisine hayat hakkı tanınmaz ve öldürülmesi vâcip olur. Böyle hareket edilmediği takdirde, toplumda kan davaları yaygınlaşır, herkes kendi hakkını alma peşinde koşar. Bunun neticesinde cemiyetler büyük bir fitneye sürüklenir, öldürmeler ve intikam alma yolları yaygınlaşmış olur. Böyle bir yolun açılması, toplumları ardı arkası kesilmeyen karışıklıklara, anarşiye sürükler. Hadiste, “insanların arasını bulmak için yalan söylemek yalancılık değildir” sözünün mânâsı, bu yalanda günâh yoktur mânâsındadır.